http://www.harunyahya.org/bilgi/yazarHakkinda
DÜNYA TARİHİNDE BENZERİ OLMAYAN BİR ALDATMACA:
EVRİM TEORİSİ
150 yıldır, bazı insanların evrim teorisi gibi
olağanüstü mantıksız bir inanca bağlanmaları, Allah'ın şeytanı
kullanarak yarattığı çok büyük bir mucizedir. Bu mucizenin farkında
olan akıl ve iman sahibi insanlar, 150 yıldır büyük hayretle,
evrimcilerin şeytanın hilesini ne zaman farkedeceklerini beklemekte,
onları uyandırmak için bilim ve akıl yoluyla türlü telkinlerde
bulunmaktadırlar.
Yüzbinlerce profesörün, bilim adamının, üniversite
öğrencisinin, doktorun, evrim teorisinin son derece mantıksız
iddialarına gözü kapalı inanmaları, günümüzden en fazla 20 yıl sonra
hayretle anılacak, karikatürlere, fıkralara konu olacak tarihi bir
olaydır.
Evrime inananlar, evrimci bilim adamlarının
kullandıkları latince terimlerin, son derece ağdalı üslubun büyüsüne
kapılarak, "ne diyorlarsa doğrudur" demekte ve anlatılanların gerçekte
ne anlama geldiğini dahi düşünmemektedirler. Bu insanları düşündürmenin
en etkin yollarından biri, evrim teorisinin aslında ne iddia ettiğini
olabildiğince açık ve basit bir anlatımla anlatmak, üzerlerindeki büyü
gibi etkinin kalkmasını sağlamaktır.
Evrim teorisinin iddiaları akla ve mantığa tamamen aykırıdır
Evrim
teorisinin bilim ve akılla açıklanamaz iddiasına göre, sonsuz
evrendeki hiçlik, zaman içinde tesadüfen gelişen olayların neticesinde
insanı meydana getirmiştir. Bu inanılması imkansız teoriye göre, tozun
toprağın dahi olmadığı hiçlikte, önce toz, toprak, taşlar, sular,
dağlar, okyanuslar kendiliğinden oluşmuştur. Sonra bunların
karışımındaki bazı atomlar nasıl olduysa rastgele bir araya gelerek
kalsiyum, fosfor, karbon gibi elementleri meydana getirmiştir. Bu
cansız, aklı, hafızası, bilgisi, bilinci olmayan elementler de
milyonlarca yıl içinde nasıl olduysa nefes alan, konuşan, düşünen,
sevinen ve üzülen bir ruha sahip olan, icatlar yapabilecek zekaya,
bilgiye, bilince sahip, hafızası olan, kütüphaneler dolusu kitaplar
yazan insanlara dönüşmüşlerdir. Yani toz, toprak, çamur birikintileri,
milyarlarca yıl içinde tesadüflerin etkisiyle eti, canı, kanı olan,
olağanüstü fabrikalar inşa ederek bu fabrikalarda en son model arabalar
üreten, uzay üsleri kuran, saraylar inşa eden, sanat harikaları meydana
getiren insanlara dönüşmüştür. Taşın, toprağın tesadüfler sonucunda
günün birinde insana dönüştüğüne inanmak, çocuk masallarına inanmaktan
daha da mantıksız ve akıl dışıdır. Çocuklar dahi böyle bir masala
inanmazlar.
Eğer
evrimciler bu iddialarında samimiyseler, o zaman onların iddiasına
göre bu sözde evrimin tekrar yaşanmaması için hiçbir sebep olmaması
gerekir. Örneğin dünyanın en büyük bataklığına gidip, milyarlarca yıl
sonra burada bir sarayın inşa edilmesini, birbirlerine vasiyet ederek
bekleyebilirler. Bu bataklıkta oturup beklesinler, bakalım oradaki
kayaların, taşların, çamurun içinde, sarayları inşa edecek bir insan
oluşacak mı? Değil bir insan, çamurun içinde tek bir canlı hücresi
meydana gelecek mi? Hatta, tesadüflere yardım etmek için bataklığın
içini alabildiğince karbon, fosfor, azot, demir, magnezyum, oksijen
gibi canlı hücresi için gereken elementlerle doldursunlar.
Burada tek bir canlı hücresinin dahi kendiliğinden
oluşması kesinlikle mümkün değildir. Tek bir canlı hücresi dahi
olağanüstü komplekstir; içinde enerji üreten santraller; yaşam için
zorunlu olan enzim ve hormonları üreten fabrikalar; üretilecek bütün
ürünlerle ilgili bilgilerin kayıtlı bulunduğu bir bilgi bankası; bir
bölgeden diğerine ham maddeleri ve ürünleri taşıyan kompleks taşıma
sistemleri, boru hatları; dışarıdan gelen ham maddeleri işe yarayacak
parçalara ayıran gelişmiş laboratuvar ve rafineler; hücrenin içine
alınacak veya hücreden çıkartılacak malzemelerin giriş-çıkış
kontrollerini yapan uzmanlaşmış hücre zarı proteinleri vardır. Bu
tanım, hücrenin en basit ve yüzeysel tanımıdır. Hücrenin tek bir
özelliği dahi ciltler dolusu kitapla anlatılabilecek kadar kompleks ve
ihtişamlıdır.
Tesadüfler,
bir çamurun içinden böyle organize olmuş bir sistemi çıkartabilir mi?
Tesadüfler, bu en küçük organize sistemi giderek daha da kompleks hale
getirip, insan gibi bir varlığı meydana getirebilir mi? Tesadüfler, bir
maymuna konuşmayı, güzel bakmayı, iltifat etmeyi, düşünmeyi, saraylar
inşa etmeyi, medeniyetler, ülkeler kurmayı, gemiler inşa ederek kıtalar
keşfetmeyi, laboratuvarlar kurmayı veya kendini oluşturan hücreleri
inceleyerek deneyler yapmayı öğretebilir mi? Hangi tesadüf bir maymuna
ruh verebilir? Bu soruların herbirinin cevabı, her insan için çok açık
ve kesindir; tesadüfler ne insanı ne de insanın en küçük parçası olan
hücreyi meydana getiremez.
Madem evrimciler bu imkansızlıklara inanıyorlar, o
zaman saraylar inşa etmek, son model bir jaguar araba üretmek, köprüler
kurmak için bir miktar çamur alıp başında beklesinler. Bu çamurda önce
kendiliğinden tek bir hücre, sonra amipler, balıklar, kertenkeleler,
atlar, maymunlar ve en sonunda insan oluşmasını beklesinler; sonra da
bu insanın arabalar tasarlamasını, buluşlar yaparak medeniyetler
kurmasını izlesinler. Bunun gerçekleşmeyeceğini aslında en koyu evrimci
dahi çok iyi bilmekte, ancak aynı iddiayı latince terimler ve ağır bir
üslupla anlatınca, bunun inanılabilir olduğunu zannetmektedir.
Yeryüzünde gördüğümüz tüm bu canlıların, eşsiz
güzellikteki çiçeklerin, meyvelerin, birbirinden güzel tatların,
kelebeklerin, ceylanların, tavşanların, panterlerin, kuşların,
milyarlarca farklı görünümdeki insanların, bu insanların kurdukları
şehirlerin, inşa ettikleri binaların, köprülerin bir çamur
birikintisinden tesadüfen ortaya çıktığına inanmak, akıl kaybına
uğramak demektir. Bu saçmalığa inanan insanların sayısının çok olması
ise, bu akılsızlığı makul hale getirmez, aksine ortada mucizevi bir
durum olduğunu gösterir. 150 yıl önce bir mucize gerçekleşmiş, amatör
olarak biyolojiyle ilgilenen yaşlı bir adamın, bir deniz yolculuğu
sırasında, hayal gücüyle ürettiği saçma fikirler, bir anda büyük bir
kitleyi etkisi altına almaya başlamıştır. Bu saçma iddiaların bu kadar
çok insanı büyü gibi sarması, Allah'ın yarattığı büyük bir mucizedir.
Allah Kuran'da bazı insanların olmadık şeylere inanacaklarını,
kuruntulara kapılacaklarını, ama bunları fark edemeyeceklerini
bildirmektedir.
Evrim Teorisi Şeytanın Hilesidir; Şeytanın Hilesiyse Gerçekte Zayıftır
Allah,
Kuran'da şeytanın insanları doğru yoldan saptırmak, onları aldatmak,
en olmadık kuruntulara ve sapkınlıklara inandırmak, onlara hileli
düzenler kurmak için yemin ettiğini bildirmektedir:
“Onları -ne olursa olsun-
şaşırtıp-saptıracağım, en olmadık kuruntulara düşüreceğim ve onlara
kesin olarak davarların kulaklarını kesmelerini emredeceğim ve Allah'ın
yarattıklarını değiştirmelerini emredeceğim." Kim Allah'ı bırakıp da
şeytanı dost (veli) edinirse, kuşkusuz o, apaçık bir hüsrana
uğramıştır. (Şeytan) Onlara vaadler ediyor, onları en olmadık
kuruntulara düşürüyor. Oysa şeytan, onlara bir aldanıştan başka bir şey
va'detmez. (Nisa Suresi, 119-120)
Geçmiş uygarlıklarda, bazı insanların ateşe, tahta
putlara taptığını, Güneş veya Ay'ı ilah edindiklerini okuduğumuzda, bu
insanların nasıl olup da böyle saçma şeylere inandıklarına şaşırırız.
Bu insanlar, ayetlerde de bildirildiği gibi, şeytanın sevkiyle en
olmadık kuruntulara kapılmakta, akıl ve mantık dışı şeyleri sanki bir
büyünün etkisi altındaymış gibi doğru zannetmektedirler. Şeytan,
elbette ki Allah'ın izni ve ona verdiği imkan ile, Allah'a iman etmeyen
insanları kandırmayı, aldatmayı, onlara sapıkça şeyler yaptırmayı,
onları Allah'ın dışında batıl güçlere inandırmayı ve hile yoluyla bu
sapkınlıkları onlara makul göstermeyi kendisine görev edinmiştir. İşte
evrim teorisi de, şeytanın bu görevini yerine getirmek için 150 yıldır
kullandığı bir araçtır. Üstelik bu aracını, insanlığın en güven duyduğu
şeylerden birinin, bilimin altına gizleyerek, kendince son derece güçlü
bir silah edinmiştir. Hiç farkına varmadan şeytanın hilesine kananlar,
profesör, rektör, öğretim görevlisi, doktor da olsalar, küçük
çocukların dahi inanmayacağı şeylere inanır hale gelmektedirler.
Ancak
onun bu silahı, sadece imanı olmayan, zayıf insanlar için etkilidir.
Salih, samimi olanlar bu silahtan hiçbir zaman etkilenmezler ve
şeytanın hilesini tüm açıklığıyla görürler. Allah Kuran'da, "... Hiç şüphesiz, şeytanın hileli-düzeni pek zayıftır."
(Nisa Suresi, 76) ayetiyle şeytanın aldatmacalarının zayıf olduğunu
bildirmiştir. Bir başka ayette ise Allah, şeytanın muhlis olan kulları
saptıramayacağını söylediğini bildirmektedir. (Hicr Suresi, 39-40)
Ayetlerde bildirildiği gibi, Allah'ın izniyle,
şeytanın hilelerinin samimi kullar üzerinde bir etkisi yoktur. İman
edenler şeytanın hilelerine kapılmadıkları gibi, onun hilelerini,
aldatmacalarını ortaya çıkararak, deşifre eder, şeytanın oyununu
bozarlar.
Şeytanın hilesinden kurtulmak ise çok kolaydır.
Bunun için sadece samimi olarak düşünmek yeterlidir. Samimi düşünen her
insan evrim teorisinin iddialarının doğru olmadığını kolaylıkla
görecektir. Evrimciler de, eğer çevrelerinin etkisinden kurtulur,
"evrime inanmadığımı söylersem meslektaşlarım hakkımda ne düşünürler?"
endişesini bir kenara bırakarak düşünürlerse, mutlaka çok açık olan
gerçeği görecek, evrim gibi gerçekleşmesi imkansız bir senaryoya
inanmaktan vazgeçeceklerdir. Allah bir ayetinde şöyle bildirmektedir:
(Allah'tan) Sakınanlara şeytandan bir
vesvese eriştiğinde (önce) iyice düşünürler, sonra hemen bakarsın ki
görüp bilmişlerdir. (Araf Suresi, 201)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder